Adamcağızın (sevgilim) doğum günü geldi o na güzel bir parfüm alayım dedim. Ayıptır söylemesi bir dünya da para saydım neyse parfüm siparişim geldi ben de onu arkadaşları ie beraber Peymane'de yapılan doğum günü etkinliğinde kendisine takdim ettim. anam etmez olaydım bu kokuyu hiç sevmezmiş nefret edesiymiş miş miş ...
Ben tabi bozuldum önce kıpkırmızı, sonra da bembeyaz bir köşe de oturup bir şişe beyaz şarabı bitirdim.
Akşam oldu sabah oldu ben parfümü iade ettim. Neyse bu o gün fazla atar yaptığı için pişman beni yemeğe çıkardı oturuyorum gene somurtuk, başladı anlatmaya.
Meğersem üniversitede iken bir sevdiği kız varmış baya bir uğraşmış bir türlü sevgili olamamışlar. Böyle alangirli günlerin birinde de bu kızın dut gibi aşık olduğu bir çocukla aynı ortamda uzun süre kalmak zorunda kalmış ve toparlarsam, çocuğun parfümü benim doğum gününde aldığım parfüm ile aynı koku imiş ve sevgili sevgilimin travmatik davranışlarının hepiciğinin sebebi buymuş. Tabi trip attığıma bin pişman sordum ona ne alayım canım diye adamcağız bunu beklermiş meğersem hemen dedi pahalı bir şeye gerek yok star wars oyuncakları var oyuncakdenizi.com onlarda al dedi istediğini :) Oyuncak istedi resmen adam gittim ordan aldım sevindi garibim baya ...
22 Ekim 2012 Pazartesi
15 Ekim 2012 Pazartesi
Makyajın Tarihçesi
Makyaj tarihi çok
çok eskilere dayanıyor. Milattan önce yaşayan Mısırlı ve Asurlu kişilerin
gözlerine sürme çekmesiyle başlayan makyaj serüveni bugünkü halini almış
bulunuyor. Saç boyama işlemi de çok eski dönemlerden kalma. Mısırlı kadın ve
erkeklerin saçlarını sarı nişasta ile boyayarak saçlarının rengini
değiştirdiklerini biliyoruz. Tarih kitaplarından edindiğimiz bilgi ise Mısır
kraliçe ve krallarının önemli törenlerde saçlarına peruk taktıkları yönünde.
Eski dönemlerden kalma resim ve yazılar makyajda gözlerin
belirginleştirilmesinin ne kadar önemli olduğunun kanıtı niteliğindedir. Bu
modaya direnen nadir ülkelerden biri de İngiltere olmuştur. Ancak Kraliçe
Elizabeth’in tahta geçmesi ile yani 16. yüzyılda İngiltere de makyaj geleneğine
uymuştur. İngiltere’nin makyaj kültüründen söz etmek gerekirse, soluk ve doğal
görünümü en güzel ve mükemmel görüntü olarak benimseyen İngiliz halkı için
makyaj uzak durulması gereken bir konuydu.
Kraliçe Elizabeth’in tahta çıkmasıyla birlikte makyajdan
uzak durmak rafa kalktı ve kadınlar Elizabeth’in beyaz teninden etkilenerek
ciltlerini onun gibi beyazlatabilmek için türlü teknikler kullanmaya
başladılar. Arpa ilave edilen nişastayı, su mermeri ile karıştırıp fondöten elde ettiler ve ruj yerine de Paris alçısından yapılan
kalemleri kullandılar. Tenlerindeki beyazlığın devam edebilmesi için güneş
altına çıkacakları zaman ciltlerine yumurta akı sürdüler ve güneşin etkisinden
korundular.
Makyajın dünya üzerinde bu kadar popüler olması ise sahne
sanatlarının yaygınlaşmasına denk gelir. Sahnelerde izleyici toplayabilmek için
denenmiş türlü yöntemlerin içinde makyaj yapmak da vardı ve özellikle elektrik
bulunduktan sonra sahnede makyaj yapımı çok daha önemli bir konu oldu. Zaman
içinde yaygınlaşan makyaj malzemeleri kullanmak, endüstrileşti ve günümüzdeki
son halini aldı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)